Eskişehir Teknik Üniversitesi Öğretim Elemanı ve Anadolu Üniversitesi SODİGEM Danışma Kurulu Üyesi Öğr. Gör. İrem Ebru Yıldırım Şen, dijital okuryazarlık, dijital güvenlik ve siber zorbalık konularında ulusal ve uluslararası çalışma ve seminerler gerçekleştirdiğini belirtti.
Şen, 5 yıldır ağırlıklı olarak çevrim içi ortamlarda çocuk istismarı üzerine çalışmalar yürüttüğüne işaret ederek, çocuğun çevrim içi cinsel istismarının dijital ortamların en büyük tehlikesi olarak kabul edildiğini söyledi.
Araştırmalarda geçen yılın verilerine göre çevrim içi ortamlarda 32 milyon çocuk istismarı materyali tespit edildiğini aktaran Şen, çocuğun çevrim içi cinsel istismarının kayıt altına alınıp çoğaltılarak pedofililere dağıtılmasının uzun yıllar bu suçun sürdürülmesine neden olduğuna dikkati çekti.
Şen, "online-cyber grooming" olarak adlandırılan ve "sanal uşaklaştırma" şeklinde Türkçeye çevrilen kavramın çevrim içi ortamlardaki çocuk istismarı aşamalarını tanımladığına işaret ederek, şöyle konuştu:
"Bu sanal uşaklaştırma evreleri çocuğun nasıl istismar edildiğini gösteriyor. Bu tip istismarda avcı istismarcı yetişkin, çocukla sosyal medya platformları aracılığıyla iletişime geçer. Burada istismarcı kendini çocuğun akranı gibi tanıtıp arkadaş olur. Samimiyeti ilerlettikten sonra cinsellik üzerine konuşmaya başlar ve böylelikle çocuğun cinsel sohbeti normalleştirmesini sağlar. Çocuğun bu sohbette ebeveynleri tarafından fark edilip edilmediğini, emniyet birimleriyle iletişime geçip geçmediğini anlamaya çalışırlar. Çocuğun kimseyle iletişime geçmediğini anladıkları sırada cinsel istismarda kullanılmak üzere çocuktan materyaller talep etmeye başlarlar. Çocuk, arkadaşlık bağı nedeniyle bir iki görsel gönderdikten sonra genelde olumsuzluğu fark ediyor ancak o sırada istismarcı tehdit ve şantaja başlıyor."
Araştırmalarda istismarcıların, çocukları anne ve babalarına zarar vermekle ya da alınan görselleri dijital ortamda yaymakla tehdit ettiğinin belirlendiğini dile getiren Şen, bu bataklığa düşen çocuğun ebeveyninden, öğretmeninden ya da emniyet biriminden destek almazsa sorunun çözülemediğini anlattı.
Şen, erkek çocuklarda kız çocuklarına göre emniyet birimlerine gidip şikayet oluşturma oranının daha yüksek olduğu bilgisini verdi.
İstismarda yapay zeka ve genişletilmiş gerçeklik teknolojileri de kullanılıyor
İrem Ebru Yıldırım Şen, gelişen teknolojiyle cinsel istismarı gerçekleştiren kişilerin çocuktan bir materyal temin etmesine gerek kalmadığını, ebeveynlerin ya da yakınlarının sosyal medyadaki paylaşımlarından çocukların fotoğraf ya da videolarının kötü niyetli kişilerce temin edilebildiğini söyledi.
Ebeveynlerin sosyal medya platformları üzerinde çocuklarının görüntülerini yayımlamasını "sharenting" kavramıyla açıklayan Şen, "Bunun yanı sıra çocuğun yakınlarının ya da okulun sosyal medya platformlarından elde ettikleri görüntülerle yapay zeka ya da genişletilmiş gerçeklik (XR) teknolojilerini kullanarak dijital bozulma yöntemleriyle cinsel istismar görüntüleri yaratabiliyorlar. Ebeveyn ve yakınlarının paylaşımından çocuklar hakkında birçok bilgiye de ulaşabiliyorlar. Çocuğu bunlarla tehdit edip, şantaj yapabiliyorlar." ifadelerini kullandı.
Şen, anne ve babaların çocuğu dijital ortamdaki tehlikelerden ve istismardan koruyacak birinci merciler olduğunu, bu nedenle de çocukların internet ortamında yalnız bırakılmaması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dijital mecralar, ebeveynlerin nefes alabilmek için mola verdikleri zamanlarda çocuklarını eğleyecek, onlara bakıcılık yapabilecek ortamlar değildir. Ebeveynler dijital cihazları çocukları için adeta bir 'dijital emzik' gibi kullandıklarında ya da internet ortamında çocukları tek başına bıraktıklarında çevrim içi cinsel istismar riski de başlıyor. Anne ve babanın teknolojik ihmali çocuğun istismarına dönüşüyor. Anne ve babalar, çocuğunun internette izlediği çizgi filmi dahi bilmek zorunda. Çocuğun internetteki ayak izini takip etmeleri gerekiyor. Oynadığı dijital oyunları bilmeliler. Çocukların bu oyunlarda yabancı kişilerle kesinlikle iletişim kurmaması gerekiyor."
Şen, "kidfluencer" kavramıyla açıklanan, ebeveynlerin çocuklar üzerinden gelir elde etmek için dijital mecralarda fotoğraf ve görüntülerini paylaşmalarına da değinerek, bu kişilerin, reklam verenler ve sermaye sahipleriyle işbirliği yaparak paylaşımlar üzerinden para kazanmalarının çocuk işçiliği olduğunu, onların ekonomik istismarına yol açtığını ve beraberinde cinsel istismara da sebebiyet verebileceğini sözlerine ekledi.
"Çocuk istismarı en büyük endişe kaynağı"
Anadolu Üniversitesi SODİGEM Müdürü ve Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adile Aşkım Kurt da internetin iletişim kurma biçimi ve sosyal etkileşimlerde önemli bir araç haline gelirken doğru kullanılmadığında hem yetişkinler hem de çocuklar için birçok zarara yol açabildiğini ifade etti.
Dijital okuryazarlık eğitiminin eksikliğinin, internetin faydalarını gölgede bırakan olumsuz durumların ortaya çıkmasına yol açtığına dikkati çeken Kurt, şunları kaydetti:
"Bu durum, psikolojik sorunlar, sosyal izolasyon, fiziksel sağlık sorunları, ekonomik kayıplar ve akademik başarısızlık gibi birçok olumsuz etkiyi beraberinde getirebilir. Özellikle dijital dolandırıcılıklar, siber zorbalık ve mahremiyet ihlalleri, internetin sunduğu riskler arasında dikkati çekmektedir. Ancak tüm bu riskler arasında çevrim içi ortamdaki çocuk istismarı riskinin yaygınlığı, görülme sıklığı ve çocuk üzerindeki olumsuz etkileri açısından en büyük endişe kaynağıdır. Çocuklar, internetin sunduğu içeriklere ve sosyal ağlara karşı savunmasızdır. Bu durum, onları istismara ve kötü niyetli hedeflere maruz bırakmaktadır. Dijital okuryazarlık eğitimi hem çocukların hem de yetişkinlerin güvenli ve sağlıklı bir internet deneyimi yaşamaları için kritik bir öneme sahiptir."