Ertürk açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “Adalete olan inancın maalesef azaldığını, kurumlarımızın itibarının, halkta karşılığının kalmadığını görüyoruz. TÜİK’in açıkladığı gerçeklikten uzak veriler, toplumun büyük bir kesiminin açlık sınırının altında yaşamasına sebep oldu. Dertlerimiz maalesef sadece maddi değil; enflasyon, ahlaksızlığı da beraberinde getirdi. Bir avukat olarak dolandırılan mağdur insan sayısının arttığını, kumar bahis sitelerinin halkta yaygınlaştığını, kumar batağına düşüp kurtulamayan, intihar eden insan sayımızın arttığını söylemek istiyorum.
Kadınlarımızın güvenle gezemediğini, pozitif ayrımcılık ilkesinin yeterince anlatılamadığını, ata erkil düzende eşit bir birey gibi hakkını savunamamaktadır. Kadınlarımızın, çocuklarımızın korkularına çözüm bulmamız gerekiyor. Toplumsal yaşamın onlar adına kabusa dönmemesi için tepkimizi ortaya koymalı ve gerçekleri belki yüzlerce kez de olsa tekrar tekrar gündeme getirmeliyiz”
Güvensizlik ortamında dayanışmadan bahsedilemez
Ertürk açıklamasına şöyle devam etti, “Sağlık sistemindeki çürümenin vermiş olduğu güvensizlik ise bir diğer önemli konu. İktidar, ülkemizin kapitalist düzene uyum sağlamasını isterken ahlaki erozyonu öngörememiştir. Kötü yönetim, vergi sistemindeki bozukluklar, halkın adalet karşısında eşit olamaması, yolsuzluklar sosyal çürümeyi arttırdı. Son dönemde gündemdeki “yeni doğan çetesi” olayı ise çürümüşlüğün, ahlaksızlığın ne seviyeye geldiğini gözler önüne serdi. Pervasız kişilerin bir savcıyı tehdit edebilecek şekilde hareket etmesi, bu durumun farklı bir sosyolojik boyutu iken diğer bir boyutu da büyük bir öfkeye sebep olan kendi aralarındaki vicdansız konuşmaları. Bugün her canlının yaşama hakkının kutsal olduğu, tüm inanç sistemlerinde mevcuttur. Yaşama hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan birincil ve en önemli insan haklarından birisidir. Hukuk devletince korunması elzemdir. “Yeni doğan çetesi” olayının tüm gerçekliğiyle beraber ortaya çıkarılması gerekmektedir. Suçluların en ağır ceza ile cezalandırılmaları, cezanın caydırıcılık unsurunun muhtemel suçluları engellemesi açısından çok önemlidir.
Gün yüzüne çıkan bu kadar ahlaksızlık bu kadar çürümüşlük…
Durkheim’in anomi teorisini yaşayarak anlıyoruz. Sosyal çürüme her alanda bireylerin hukuka güvenmesinin de ötesinde birbirine güveni kalmadı.
Güvensizlik ortamında dayanışmadan bahsedilemez. Toplumsal değişimler yavaş yavaş olur, gelinen hal kötü bir sona doğru gittiğimizi gösteriyor. Ülkenin gerçek beka problemi burada. Sosyal çürümenin, ahlaksızlığın önüne geçmemiz gerekiyor. Bakanlıkların, ilgili kurum ve kuruluşların da bu durumu önlemek için acilen tedbir alması gerekmektedir. Toplumu iyiye güzele çağıracak, dayanışma kültürünü oluşturacak, insanın ruhunu doyuracak gönüllü eğitmenler gerekiyor. Stk'larında bu bağlamda cesaretlendirilmesi ve çözüme dahil olması sağlanmalıdır”