Kamu kurumlarında ‘’taşeron devri’’ kapandı.

Büyükşehir Belediyesi hizmetlerinde de taşeron yok.

‘’Taşeron devri’’ kapanırken uygulanan yöntem malum…

Çalışanlar belediye bünyesindeki şirketlere aktarıldılar.

Değişimin üzerinden ‘’kısa’’ sayılmayacak bir süre geçti.

Bu sürede değişen bir şey var mı?

Çalışanlar açısından ‘’olumlu’’ denilebilecek bir değişiklik yok.

‘’Taşeron işçisi’’ konumunda iken ‘’şirket işçisi’’ oldular, hepsi bu…

Bu bile yalnızca kağıt üzerinde…

Uygulamada hala ‘’taşeronlar’’ olarak tanımlanıyorlar.

Sıkıntıları büyük…

Yasal düzenlemeden kaynaklanan genel sıkıntıların yanı sıra özelde yaratılan olumsuzluklar var.

En öne çıkanların başında ‘’ayırımcılık’’ geliyor.

‘’Taşeron işçisi’’ olmaktan çıkıp ‘’Belediye şirketi işçisi’’ olanların gelirlerinde bir artış yok.

Tam aksine azalma bile söz konusu…

Dahası ‘’eşitlik’’ diye bir şey de yok.

Aynı statüye sahip çalışanlara verilen aylık çok farklı…

İlk bakışta ‘’doğal’’ gelebilir… ‘’Eğitim durumuna, deneyime ve yapılan işe göre maaş farklılıkları olabilir’’ denilebilir.

Öyle olsa tamam…

Ancak maaş farklılığını yaratan ‘’eğitim’’, ‘’deneyim’’ ya da ‘’yapılan iş’’ falan değil…

Diplomaya bakıldığı bile yok.

‘’Deneyim’’ ya da ‘’yapılan iş’’ de dikkate alınmıyor.

Benzeri işleri yapan çalışanların maaşları arasında ciddi farklar var.

Nasılını, nedenini anlamak olanaksız…

Doğal olarak ‘’keyfi ayırımcılık’’ dememek elde değil…

‘’Ayırımcılık’’ yalnızca bu kadarla kalsa neyse…

Dahası var.

Belediye şirketlerinin patronu kim?

Elbette ki Büyükşehir Belediyesi…

Aslında sormak bile yanlış.

Patron Büyükşehir Belediyesi olunca ‘’şirket işçileri’’ de özünde ‘’belediye çalışanı’’ olmaz mı?

Elbette ki öyle olurlar.

Belediyedeki işleri yapıyorlar, belediyenin yükümlü olduğu hizmetleri yerine getiriyorlar zaten.

Yaptıkları iş açısından kadrolu işçiler ile aralarında bir fark yok.

Ancak gerek ücret, gerekse sosyal haklar açısından ise aralarında dağlar kadar fark var.

Ücret farklılıkları bir ölçüde ‘’doğal’’ karşılanabilir.

Ancak sosyal haklar açısından aynı şey söylenemez.

Gerek kadrolu işçiler, gerekse ‘’şirket işçisi’’ konumunda bulunan çalışanlar, belediye birimlerinde aynı yemeği yiyorlar.

Ancak aynı ücreti ödemiyorlar.

Ödedikleri para arasında 8 TL gibi bir fark var.

‘’Şirket işçisi’’ konumunda bulunan çalışanlardan da kadrolu işçiler kadar ‘’yemek parası’’ alınsa ne olur?

‘’Belediye batmaz’’ ya…

Kent içi toplu taşımacılığın patronu kim?

Elbette ki o da Büyükşehir Belediyesi…

Tramvayların işletmesini belediye bünyesindeki bir şirkete devretmiş olsa da asıl patron o…

Kadrolu işçilere ve memur statüsünde çalışanlara Eskart veriliyor.

‘’Şirket işçisi’’ konumunda olanlara o da yok.

Bugün çalışanlarının işyerine ulaşımını sağlamayan işveren sayısı çok az…

İşyerlerinin büyük bölümünde servis var. Olmayanlar da ‘’yol parası’’ veriyor.

Onlar bir yana evlere gündelik temizliğe ya da bakıcılığa gidenler bile ücretin dışında ‘’yol parası’’ alıyor.

Çalışma yaşamında bu gerçekler varken, Büyükşehir Belediyesi gibi ‘’kent içi toplu taşımacılığın patronu’’ olan ir kurum, ‘’şirket işçisi’’ konumunda da olsa özünde kendi çalışanı olan insanların işyerlerine ulaşımını sağlamıyor.

Çalışanlar kendi çalışanı, tramvaylar ve otobüsler kendi malı… Kendi malı olan tramvay ve otobüslerden kendi çalışanlarını yararlandırmaması olacak şey değil.

Kadrolu işçilere ve memurlara tanınan olanak ‘’şirket işçisi’’ konumundaki belediye personeline de sağlansa ne olur?

Hiçbir şey olmaz…

Sağlanınca belediye batmaz…

Bu olanağı sağlayanlar, aldıkları düşük ücretlerle geçimlerini sağlamaya çalışanların hayır duasını alır.

Şimdi yaptıkları ayırımcılıklar nedeniyle beddualarını alıyorlar.

Ne demişler?

‘’Alma garibin ahını çıkar aheste aheste’’ demişler.

Boşuna da dememişler.

Sayısız kanıtı var.

BAKIŞ’A TEŞEKKÜR

‘’Beddua’’ ve ‘’ah almak’’ deyince…

Okurlarımız anımsayacaktır.

Temmuz ayı ortalarında dile getirdiğimiz akıl almaz bir uygulama var.

Büyükşehir Belediyesi’nde, çalışanların içme suyu gereksinimlerini karşılamak için konulan damacanalar kaldırıldı.

‘’İçme suyunun patronu’’ olan Büyükşehir Belediyesi’nde çalışanlardan Kalabak Suyu esirgendi.

Çalışanlara ‘’içeceğiniz suyu kendiniz alın’’ denildi.

Yazı kavurucu sıcağında susuz bırakılanlar arasında Kent Park’ta güneşin altında görev yapan insanlar da var.

İçme suyu bu ya… Hiç insandan esirgenir mi?

Elbette ki hayır.

Kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarında bir benzeri de yok.

Hemen tüm işyerlerinde çalışanların içme suyu gereksinimi işyeri tarafından karşılanıyor.

Büyükşehir Belediyesi’nde hiç olmayacak iş olduruldu.

Oldurulurken bunda bile ‘’ayırımcılık’’ yapıldı.

Akıl almaz uygulamayı, BAKIŞ sütunlarında ısrarla dile getirdik.

‘’Yapmayın beyler yaz sıcağında çalışanlarınızdan içme suyunu esirgemeyin’’ dedik.

Bayramdan önce akıl almaz uygulamaya son verildi.

Kalabak Suyu damacanaları kaldırıldıkları yerlere yeniden konuldu.

Çalışanlardan teşekkürler oldukça fazla…

Aslında yaptığımız da ‘’teşekkür’’ edilecek bir yan yok. Biz görevimizi yaptık yalnızca… İşe yaraması da sevindirdi bizi…