Ülke genelinde olduğu gibi Eskişehir’de de mevsim normallerinin üzerinde olan hava sıcaklıkları ve yağışların az olması çiftçilik yapan insanlarımızı, kuraklıkla karşı karşıya bıraktı. Pek çok köyde yağmur duası etkinlikleri yapıldı.

Kuraklığın nedenleri arasında iklim değişikliğinin yanı sıra ormansızlaşma, doğal afetler, yağışların azalması/dengesizliği, toprak kirliliği, plansız sulama, çevre kirliliği, aşırı gübre ve pestisit kullanımı ile yeraltı suyunun aşırı kullanımı bu nedenlerden birkaçı olarak karşımıza çıkıyor.

Dünyada meydana gelen orman yangınları bazı bölgelerde nispeten kontrol altına alınsa da birçok bölgede hala orman yangınları meydana geliyor. Orman yangınların, nedeni olarak da ” Küresel ısınma “ve “aşırı sıcaklıklar” gösteriliyor.

Son yıllarda dünyada orman yangınları artıyor, göller küçülüyor,  ırmaklar kuruyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, göç dönemleri değişiyor, yüksek enlemlerde sıcaklık artıyor ama hala insanlar bu gelişmeleri yeteri kadar dikkate almıyor.

Dünyada iklim değişikliği,  atmosferde sera etkisi yaratan gazların yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır. Bilim adamları, dünyada,  Karbondioksit oranı artığını, deniz seviyesinin yükseldiğini, okyanusların ısındığını, buzulların erdiğini, küresel ısınmanın önüne geçilmezse, felaketin kapıda olduğunu sürekli tekrar ediyorlar.

 İklim değişikliği ile birlikte mevsimler birbirine karıştı, baharı görmeden yaz geldi. Dünya ve ülkemizin, her yerinde görülmeye başlayan kavurucu sıcaklar, kuraklık, seller, insanlığın yeni kâbusu haline dönüştü.

Bütün bu gelişmelerin sebebi olarak da,” Küresel ısınma” gösteriliyor   

Atmosferdeki karbondioksit gazı tabakası tıpkı bir “sera” gibi güneş ışınlarının içeri girmesine izin veriyor. Ancak ısının dışarı çıkmasına, engel oluyor. Eğer sera etkisi olmasaydı dünyada yaşam olmazdı.

  Son yıllarda ise küresel ısınma bu dengeyi altüst etti.  Bu alanda incelemede bulunan bilim adamları, Çin ve Hindistan’ın bu artışa büyük katkısı olduğunu öne sürüyorlar. Ancak, “dünya karbondioksit üretimi”ni sıraya koyduğunda, ABD başı çekiyor. Atmosfere, yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakan Türkiye ise 20.sırada. 2010 yılında, bu rakam 400 milyon tonlara ulaşacağı söyleniyor.

 Küresel ısınmaya karşı dünyada da önemli tedbirler alınıyor. Nitekim geçmiş yıllarda, ABD Başkanı Barack Obama, küresel ısınma sorununa yol açan karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak amacıyla, termik santrallere yeni işleyiş kuralları getirecek bir plan açıklayacağını Haziran 2014’te duyurmuştur.

Obama’nın, termik santrallerden kaynaklanan kirliliğe karşı yürüttüğü mücadele ABD’nin en yüksek mahkemesi tarafından da Nisan 2014’te onaylanmıştır. Bu onay, Obama yönetiminin küresel ısınma ve karbon salınımlarının azaltılmasına karşı verdiği mücadelenin en büyük kazancı olarak nitelendirilmektedir.

 Dünyada atmosfere, yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınıyor ve bu miktar giderek artıyor. Dünya Yaban Hayatı Koruma Fonu (WWF) nın raporuna göre de Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de, 40 dereceye yakın sıcaklıklar, mevsim normali olacak ve tarım alanlarının yüzde 40’ı kuruyacaktır.

 Kuzey Yarımkürenin, en büyük buz kütlesi olan Grönland adası, küresel ısınma nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin erimesi, düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin sular altında kalmasına neden olacak.  Dünyamızın, akciğeri olan Amazon ormanları ise günden güne yok oluyor.

Bilim adamlarına göre, küresel ısınma önlenemediği taktirde, Türkiye, 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek. Yağışlar azalacak, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinde su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacaktır.

Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla, ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller, can ve mal kaybına neden olacaktır

 Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı “Küresel Isınma kıskacında Türkiye” raporuna göre, Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkileri açısından, “risk grubundaki ülkeler” arasında yer alıyor. Türkiye’de kuraklaşma, seller hızla artıyor, içme suları ise azalıyor. Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye'nin yıllık ortalama sıcaklıkları artma eğilimindedir.

Küresel ısınma ülkemizde, Akdeniz yerine Karadeniz’i öne çıkaracak. Kar yağışı, giderek azalacak. Hatta kış mevsimi ortadan kalkacak. İklim değişiklikleri, göçlere neden olacaktır. Türkiye'de yaşayanlar, kuzeye yerleşmeye çalışacak. Araştırmalara göre 2030’da Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecektir.

 Elbette küresel ısınmadan Eskişehir’de etkilenecektir. Bu etkinin yaratacağı zarar, il bazında yapılacak, ağaçlandırma ve erozyon çalışmaları yanında,  İlimizdeki ormanların ve su havzalarının, özellikle de yeraltı sularının korunması ile de orantılı olacaktır. Bu alanlarda kentin stratejileri belirlenmeli, sürekli ve kalıcı bir şekilde gündemde tutulmalıdır.

 17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yapan İzmit'teki Yuvacık Barajı'nın işletmecisi, Türkiye Direktörü Evren Köprülü, “NASA'nın yaptığı araştırma sonuçlarına göre, etkili tedbirler alınmaması halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak” demiştir.

 Ülkemizde, Eskişehir’de, küresel ısınma ile ilgili olarak,  kurum/kuruluşlar ve kişi/kişiler, elini taşın altına koymalı, üzerine düşenleri de eksiksiz yerine getirmelidir. Çünkü gidebileceğimiz, bir başka bir Türkiye ve Eskişehir yok…