Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sheraton Otel’de düzenlenen ’TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, dünyanın şu anda iki önemli kriz kaynağının kıskacı altında olduğunu belirterek, "Birisi küresel ekonomik politik alandaki hala tam olarak kontrol altına alınamayan kriz, diğeri ise Türkiye’nin etrafında yoğunlaşan jeopolitik krizler ve fay hatları. Tam da bunların merkezinde bizim her zamankinden daha fazla bir araya gelmek gibi bir sorumluluğumuz var" ifadelerini kullandı.

Herkesin ortak bir kader bilinciyle hareket etme sorumluluğu olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Çevremizdeki ülkelere baktığımızda bu kritik kriz sürecinde vizyon üreten 3 kategorik ülke var. Vizyon üretebilen, geleceği planlayan, öngürülebilir siyaseti gerçekleştiren ülkeler bu tür kriz dönemlerinde yükselişe gidiyorlar" dedi.

Demokratik geleneğe sahip olmayan ülkelerin insan kaynağını harekete geçiremeyeceğine işaret eden Davutoğlu, demokrasinin yaşayabilir olması için ekonomik istikrara ihtiyaç olduğunu ifade etti. Davutoğlu, sadece siyasiler değil, sivil toplumun da demokrasiye sahip çıkması gerektiğine dikkati çekerek, hak ve özgürlüklerin korunması, ekonominin üretken bir nitelik kazanmasının olmazsa olmaz şartı olduğunu söyledi. Hep beraber demokrasiye sahip çıkma zorunluluğunda olunduğunu anlatan Davutoğlu, Türk ekonomisinde yaşanan gelişmelere değindi.

"KUTUPLAŞTIRICI BİR DİLDEN KAÇINALIM"

Meclis’te yapılan güven oylaması sonrası muhalefet liderlerine yaptığı çağrıyı hatırlatan Davutoğlu, "Kimse kutuplaştırıcı bir siyaseti ortaya koymasın. Biz, attığımız her adımda ülkemizin geleceğini düşüneceğiz. Geliniz, kutuplaştırıcı bir dilden kaçınalım, kim demokrasimizi vesayet altına almak istiyorsa ona karşı omuz omuza verelim" dedi.

"ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA 3 AY, 6 AY VE 1 YILLIK TAKVİMİ AÇIKLAYACAĞIZ"

Önümüzdeki hafta 3 ay, 6 ay ve 1 yıllık takvimi açıklayacaklarını ve nihai aşamaya gelindiğini belirten Davutoğlu, Azerbaycan ziyaretinden sonra bu programın topluma sunulacağını belirtti. Davutoğlu, 4 yıl içindeki hedeflerin de takvimlendirilmiş bir şekilde paylaşılacağını ve 3 ay içinde verilen bütün sözlerin yapılarak vaatlerin tek tek harekete geçirileceğini ifade etti.

"REFORM EYLEM GRUBU ADIYLA SÜREKLİ UYGULAMALARI TAKİP EDEN BİR ÇALIŞMA GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ"

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun bugün yaptığı toplantıya işaret eden Davutoğlu, "Askeri ücret görüşmeleri başladı. Asgari ücret bin 300 lira olacak. Kobilerimize ve iş dünyamıza rekabet gücünü etkilenmemesi için bazı tedbirler planladık. Bu yük sadece işverenlerimizin üzerinde olmayacak, birlikte çalışarak bu yükün azaltılması için gerekeni yapacağız" dedi.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi için ne gerekiyorsa yapılacağına dikkati çeken Davutoğlu, "Reform bağlamında kararlılığımızı göstermek üzere 4 olan Başbakan Yardımcılığımızı 5’e çıkardık. Reform eylem grubu adıyla da sürekli uygulamaları takip eden bir çalışma gerçekleştireceğiz" diye konuştu.

Şeffaflık ve Siyasi Etik Kanunu’nun süratle çıkartılacağını anlatan Davutoğlu, iş dünyasının taleplerini dikkate alacaklarını ifade etti.

Terörle mücadeleden olumsuz yönde etkilenen iller için Doğu ve Güneydoğu’ya olan yatırımların desteklenmesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, iş dünyasından bu konuda destek istedi.

Hükümeti kurduktan sora Rusya ile önemli ve kritik bir sürece girildiğini ama öte yandan AB-Türkiye ilişkilerinde yepyeni bir bahar havasının ortaya çıktığını anlatan Davutoğlu, "İlk defa Türkiye-AB zirvesinin toplanmış olması önemli bir adımdır. Avrupalı liderler arasında çok önemli bir psikolojik değişim yaşanıyor. Burada bu önerinin sadece mülteciler konusunda gündeme geldiğini düşünmesin, Türkiye Avrupa halkıdır, Avrupalı bir millettir ve Avrupa’nın kaderi Türkiye olmaksızın yazılamaz" diye konuştu.

Türkiye-AB Zirvesi’nin yılda iki kez yapılacağını hatırlatan Davutoğlu, yüksek düzeyli ekonomik diyaloğun başlatıldığını, enerji diyaloğunun başlatıldığını ifade etti. Davutoğlu, Türkiye-AB ilişkilerinin en kritik adımlarından birinin atılacağını AB’ye vize muafiyetinin en geç 2016 Ekim’inde devreye gireceğini söyledi.

Vize muafiyeti konusuna değinen Davutoğlu, "Bunun mülteciler bağlamında ele alınması doğru değil. Önümüzdeki yıl içinde Türkiye içinde de atılacak adımlar var. Ekim ayından itibaren vize muafiyeti hayata geçirilmiş olacak" dedi.

Davutoğlu, "Mülteciler bağlamında ise Türkiye zaten elinden gelen her şeyi insani faaliyetler anlamında, tabiri caizse destan yazarak yapıyor, yapmaya devem edecek. Mülteciler konusunda da külfet paylaşımı yaşanacak. Türkiye-AB ilişkileri yepyeni bir ufka ilerliyor. Zirvede aldığımız kararlardan çok zirveye hakim olan psikolojiden memnun kaldım. 17 Aralık’ta tekrar Brüksel’de yine bir araya geleceğiz" şeklinde konuştu.

AB ile son derece verimli döneme girmiş ve Kıbrıs müzakereleri de ivme kazanmışsa Rusya ile istemediğimiz bir krizin içine girildiğini anlatan Davutoğlu, "Bu yaşanan süreç Türkiye ile Rusya’nın doğrudan sınırları üzerinde yaşanan krizden kaynaklanmadı. Türk-Rus ilişkilerindeki gerilim Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimden de kaynaklanmadı. Suriye’de 5 yıldır yaşanan iç savaş sonrası yaşanan güvenlik riskleri ve bu bağlamda Türkiye’nin sınır güvenliği bağlamında haklı olarak aldığı tedbirlerle Suriye’de bulunan Rusya’nın askeri mevcudiyetinin varlığı arasındaki ilişkiden kaynaklanan problemle karşıyayız" dedi.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Terörle mücadele etmekle birlikte aynı anda da çözüm irademizi ortaya koyduk. Bu irademizi ortaya koymamızın olmazsa olmaz şartı Türkiye’nin kara, deniz ve hava sahasının mutlak şekilde korunmasıdır.Biz, 2012 Haziran’ında iki uçağımız düşürüldüğünde bütün dünyaya yeni bir angajman kuralını ilan ettik. Sadece Suriyelilere değil, Suriye’den gelen her uçak Türkiye’ye dönük olarak hava sahası ihlali yaparsa bir tehdit olarak algılanacaktır. 3-4 Ekim’de iki ihlal sonrasında da bu kez angajman kurallarını sadece Suriye uçakları değil, Suriye’den gelecek her türlü hava aracına karşı değiştirdik ve bunu da son derece şeffaf bir şekilde bütün ülkelerle paylaştığımız gibi dost ve komşu Rusya ile de paylaştık. Ondan sonra gerçekleşen bir ihlal sonrasında da yine samimiyetle görüşlerimizi paylaştık ama aynı zamanda da Türkiye’yi bu ateş çemberi dışında tutabilmek için silahlı kuvvetlerimize de Türkiye’ye yönelik her türlü tehdide karşı gereken tedbiri alma talimatını da verdik."

"DEAŞ’TAN PETROL ALINDIĞI İDDİALARININ AKILLA, İZANLA VE GERÇEKLİKLE İZAH EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Suriye’deki durumun Rusya’dan daha çok Türkiye’yi tehdit ettiğini belirten Davutoğlu, bu tehdidi pazarlık konusu yapmayacaklarını ifade etti. Olay sonrasında Rusya ile temasa geçmeye çalıştıklarını söyleyen Davutoğlu, Türkiye’ye dönük olarak ortaya atılan ithamlar ve Türkiye’nin DEAŞ’tan petrol aldığı iddialarının akılla, izanla, gerçeklikle izah edilmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.

İŞ DÜNYASI ÜZERİNDEN RUSYA’YA SESLENDİ

Rusya’ya iş dünyası üzerinden seslenen Davutoğlu, "Geliniz bütün sorunları konuşalım, elimizde ne belge varsa ortaya koyalım ama bilinsin ki hava sahası ihlali olmamış olsaydı o Rus uçağı düşürülmüş olmazdı ve yine bilinsin ki eğer bize vaad edildiği gibi DEAŞ’a yönelik operasyonlarla ilgili bilgi verilseydi biz de onlara derdik ’bu operasyon yaptığınız yerde DEAŞ unsuru yok" dedi.

Davutoğlu, ekonomik yaptırımlar üzerinden Rusya ile olan ilişkilerin bozulmasına izin verilmemesi gerektiğini ifade etti. Bu tür yaptırımlardan kim zarar görürse telafi edilecek tedbirlerin hazır olduğunu ve gereken adımların atılacağını belirten Davutoğlu, "Bir ülkeyi cezalandırmak için onların işadamlarını cezalandırmak çağdaş uluslararası hukuka uymaz. Çünkü yatırımların korunması anlaşmamız var, belli teminatlar ortaya konmuş. Bu teminatlar çerçevesinde ithalat ve ihracat yapılmış. Bir anda bütün uluslararası hukuk normlarını kenara koyarak Türk ihracatçılarını cezalandırmaya kalkmak, uluslararası normlara sığmaz" şeklinde konuştu.

Yabancı yatırımların ülkelere yaptığı katkıya işaret eden Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bize karşı eğer Rusya bazı ekonomik yaptırımlar kararı almışsa, başkaların da onlara dönük ekonomik yaptırımlarını meşru görüyor anlamına gelir. Biz, sabırla vakarla soğukkanlılıkla bu krizi yönetmeye devam edeceğiz. Bunun yerine şantaj dili, tehdit dili yaptırım dili kullanmak isteyenler de bilsinler ki bir Türk’e her şey yapılır da şantaj yapılamaz. Bize, her şey söylenir de bizi şu veya bu tehdit ile ulusal güvenliğimizi ve sınır güvenliğimizi koruma konusunda adım atmaktan da kimse alıkoyamaz."

(İHA)

Editör: Haber Merkezi