Yeni yılla birlikte geçerli olacak asgari ücret komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi. Komisyonun belirleyeceği artış iş camiasında merakla beklenirken DİSK’e bağlı sendikalarda taleplerini dile getirmek için dün alanlara döküldü.

DİSK Eskişehir Temsilciliği üyeleri Tepebaşı Vergi Dairesi Başkanlığı önünde bir araya gelerek yeni asgari ücret ile ilgili taliplerini dile getirdi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan DİSK İl Temsilcisi Günay Ayaz, "2021 asgari ücretinin belirlenme süreci, ekonomik kriz ve Covid-19 salgınının yarattığı ağır sosyal ve ekonomik tahribat altında başladı. Milyonlarca işçi iş ve gelir kaybına uğradı. Artan fiyatlar nedeniyle de alım gücü hızla düştü” dedi.

Günay açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Türkiye’de 10 milyon civarında işçi asgari ücret altında veya asgari ücrete yakın bir ücretle çalışıyor. İşsizlik ödeneklerinden, emekli aylıklarına kadar pek çok ödeme asgari ücret düzeyinden etkileniyor. Ayrıca, asgari ücretin artışı, genel ücret artışlarını da etkiliyor. Özellikle salgın döneminde büyük önem taşıyan kısa çalışma ödeneği de asgari ücrete oranla hesaplanıyor. Bu koşullar altında asgari ücret salgının yarattığı kayıplara ve ekonomik krize karşı çalışanları korumanın en önemli aracıdır. Sosyal bir devlet olmanın gereği işçilerin yaşadığı bu kayıpları telafi etmektir. Bu kayıpları telafi etmenin en önemli yollarından biri de ücretli çalışanların karşı karşıya olduğu büyük vergi adaletsizliğine derhal son vermektir. Asgari ücretten yapılan vergi ve diğer kesintiler asgari ücretin niteliği ile bağdaşmamaktadır. Dolaylı-dolaysız vergi ve diğer kesintileri dikkate aldığımızda işçinin eline brüt asgari ücretin sadece yüzde 67’si net harcanabilir ücret olarak geçmektedir. Yani işçinin kazandığı üç liranın biri vergilere ve kesintilere gitmektedir. İşçilerin eline daha para geçmeden ücretinden doğrudan kesintiler yapılmakta, işçiler bu doğrudan kesintilerle de kurtulamamaktadır. Asgari ücretli bir işçinin brüt ücretinden damga vergisi, gelir vergisi, primler ile KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler de hesaba katıldığında 1000 TL’ye yakın bir kesinti olmaktadır. Yani 2943 TL brüt asgari ücretin yalnızca 1960 TL’si işçinin eline harcanabilir olarak geçmektedir. Bir başka ifadeyle asgari ücretli işçi yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için çalışmaktadır. İşverenlere sürekli vergi indirimlerinin getirildiği, bazı şirketlerin vergilerinin sıfırlandığı bir ülkede, asgari ücretlinin ağır bir vergi yükü altında olması kabul edilemez. Vergide adalet olmadan ücrette adalet olmaz.

 Üstelik pandemi koşullarında, yani işçiler ciddi bir yaşam savaşı içinde iken asgari ücret üzerindeki bu vergi ve kesinti yükünün kaldırılması bir tercih değil sosyal devlet olmanın bir zorunluluğudur. Asgari ücrete vergi muafiyeti ve sigorta prim desteği sağlanarak, şu anki asgari ücret seviyesinde bile işçinin eline 2943 TL geçecektir. Bir başka ifadeyle şu anki asgari ücretin net ödenmesi halinde dahi asgari ücret 620 TL fazla olacaktır. Sosyal devletin gereğini yapmak, asgari ücretten alınan vergiyi kaldırmak ülkeyi yönetenlerin, siyasi iktidarın sorumluluğudur. Bunun yanında asgari ücretin tanımı gereği, tüm ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinden de vergi alınmamalıdır.

Brüt asgari ücret net olarak ödenmelidir!

2021 asgari ücreti Covid-19 salgınının hanelere getirdiği yeni yükler dikkate alınarak hesaplanmalıdır.

Bütçeden asgari ücrete nakit desteği sağlanmalıdır.

Asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalı, tüm ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinden vergi alınmamalıdır.

Salgın döneminde asgari ücret SGK işçi primleri bütçeden karşılanmalıdır.

Asgari ücret hesabında sadece işçinin kendisi değil, ailesi de esas alınmalıdır.

Asgari ücret tespitinde geçim koşulları ve milli gelir artışı dikkate alınmalıdır.

Asgari ücret bütün işçi ve memurlar için ortak saptanmalıdır.

2021 asgari ücreti net 3.800 TL olarak saptanmalıdır"

 

 

 

Editör: Haber Merkezi